MERYEMDEN DOĞAN UMUT

Umutsuz yaşanmaz değil mi! Ne kadar hayatidir umut, tutunabilmek isteriz, yine de bir yol vardır ya da olmalı deriz. Umut edebiliyorsak gerisi gelir. Biz kadınlar aslında güçlüyüzdür umuda tutunma konusunda.

Ya da çaresizlik? Oradan çıkış zor gelir. Bize tanıdıktır, ama ne yazık ki, umutsuzuluğu ve çaresizliği yakından biliriz. Tüm yolları denemişliklerimiz ve çıkış yollarımızdaki çıkmaz sokaklarımız çoktur. Belki hiç bir şey çaresizlik kadar ağır gelmez.

Sizin böyle deneyimleriniz var mı? Yoksa tam da öyle bir zamanda mısınız? Çare nerede? Benim için bir umut var mı?

Bir Kadından Doğan ve Bir Kadına Ulaşan Umut

Bir Türk Hristiyan kadın olarak Kutsal Kitap’ta okuduğum bir kadına dokunan umut eli öyküsü bana çok derin ve anlamlı gelir. Boş bir umut değil dönüm noktası oluşturan bir dokunuştur. Hem de tüm umutların tüm çarelerin tükendiği noktada. Gün ağarmadan hemen önceki derin karanlıktan doğan ışık gibidir. Tüm karanlığı alteden.

Ayetlere bakalım birlikte:
Dirilen Kız, İyileşen Kadın
(Mat.9:18-26; Luk.8:40-56)

İsa tekneyle karşı yakaya dönünce, çevresinde büyük bir kalabalık toplandı. Kendisi gölün kıyısında duruyordu. Bu sırada havra yöneticilerinden Yair adında biri geldi. İsa’yı görünce ayaklarına kapandı, “Küçük kızım can çekişiyor. Gelip ellerini onun üzerine koy da kurtulsun, yaşasın!” diye yalvardı. İsa adamla birlikte gitti. Büyük bir kalabalık da ardından gidiyor, O’nu sıkıştırıyordu.

Orada, on iki yıldır kanaması olan bir kadın vardı. Birçok hekimin elinden çok çekmiş, varını yoğunu harcamış, ama iyileşeceğine daha da kötüleşmişti. Kadın, İsa hakkında anlatılanları duymuştu. Bu nedenle, kalabalıkta O’nun arkasından gelip giysisine dokundu. İçinden, “Giysilerine bile dokunsam kurtulurum” diyordu. O anda kanaması kesiliverdi. Kadın, bedeninin derinliğinde acıdan kurtulduğunu hissetti. İsa ise, kendisinden bir gücün akıp gittiğini hemen anladı. Kalabalığın ortasında dönüp, “Giysilerime kim dokundu?” diye sordu.

Öğrencileri O’na, “Seni sıkıştıran kalabalığı görüyorsun! Nasıl oluyor da, ‘Bana kim dokundu’ diye soruyorsun?” dediler.

İsa kendisine dokunanı görmek için çevresine bakındı. Kadın da kendisindeki değişikliği biliyordu. Korkuyla titreyerek geldi, İsa’nın ayaklarına kapandı ve O’na bütün gerçeği anlattı. İsa ona, “Kızım” dedi, “İmanın seni kurtardı. Esenlikle git. Acıların son bulsun.”

Kanamali Kadın

İsa Mesih 12 yıldır kanama problemi olan kadını iyileştirir.

Ayetlerde bir kadın görüyoruz. Tüm çarelerini tüketmiş. 12 yıldır kanaması devam ediyor, varını yoğunu tüketmiş. Bu durumdan dolayı da kirli ve murdar sayılıp dışlanmış her yönden karanlığın en dip en kesif alanlarında yaşamakta olan bir kadın görürüz.

Yapayalnız ve umutsuz.

Çıkış yok.

Hal böyle iken bir söylenti duyuyor, mucize öyküleri çalınıyor kulağına.

İçi derinde bir yerlerde kıpır kıpır etmiş olmalı.

Acaba dedi belki..

Ama olmaz ki… Benim durumumda olmaz yani. Birincisi ben kadınım, ikincisi kirli ve murdarım nasıl olsun ki.

Karşısına dikiliyor tüm değersizlik duyguları, umutsuzluğu, ah keşke olsaları, dışlanmışlığı, yanlızlığı, sahipsizliği… onlara olan muziceler ah bana da olabilseydi ama imkansız benim durumda çıkmazları, ah bari kadın olmasaydım o zaman herşey nasıl da bambaşka olurdu.

Uzaktan bakıyor olanlara, ölüler diriliyormuş, hastalar şifa buluyormuş, cinliler özgür oluyormuş, tutsaklar serbest kılınıyormuş. Rüya gibi geliyor uzaktan uzağa duydukları.

Ah keşkesi çok derinden bir yerden yankılanıyor yüreğinin dipsiz karanlık kuyularından.

Bir anda bir güç onu ayağa mı kaldırıyor ne! Bir UMUT canlanmak istiyor sanki. Baş vermek istiyor üzerindeki kalın toprak örtüsüne inat. Harekete geçtiğine kendi de inanamıyor. Oysa çok daha gerçek önündeki adı ‘engeller’ olan, ışığın sızmasına bile izin vermeyen şu olmayası koca duvar.

Derinden ama sanki göklerden bir umut sızıyor o kör kuyulara inat. Kalk ayağa yıkıldığın yerden diyor.

Bir Umut…

Ve kalkıyor, nefesi yetmiyor belki heyecandan, yol uzadıkça uzuyor. Kalbi ağzında atıyor. Yüreği zaten ellerinde. Yürümüyor artık koşuyor. Bi dokunsam yeter diyor, dediğine kendi de zor inanarak.
Bir dokunsam…

Öyle kolay değil ama ulaşması bir yandan da, o kalabalığa nasıl girecek. Kanamalı bir kadın sonuçta, kirli ve murdar. Almazlar ki aralarına.

O canlanmakta engel tanımayan umut güç oluyor. İşte neredeyse varıyor aralarına. Nasıl olduğunu kendi de anlayamadan işte kalabalığı canhıraş yarmış dokunmuştu bile İsa’nın giysilerine.

Nasıl oluyor, neler oluyor. Yıkıldığı o yerden nasıl kalktı, nasıl ulaştı, nasıl İsa’ya kadar gelebildi. Nasıl tüm bunlara cesaret edebildi kendi de anlamıyor.

Ama oldu. Bu kadarına bile mucize denebilirken bir anda bedeninde vücut mu buldu yoksa bu umut. Bir mucizeye mi dönüşt? Nasıl olabildi tüm bunlar? Kendi de inanamıyor.

12 yıldır herşeyini kaybetmesine neden olan, kayatını altüst eden, yapayalnız bırakan bu hastalık işte son bulmuştu. Hayatını altüst eden kabus gibi tüm yaşamını ele geçiren karanlık günler bitmişti. Artık şifa bulmuştu, özgür olmuştu Pelini bırakmayan bu hastalığın tutsaklığından.

O anda tüm bunların üzerine İsa’nın , “Giysilerime kim dokundu?” diyen sesini duydu. Yalnız o duymadı üstelik, herkes duydu. Şimdi ne olacaktı?

Tirtir titreyerek yere kapandı şifa kaynağı olan umudunun insana bürünmüş resmi karşısında. Ne anlattı nasıl anlattı bilemeden ne olduğu bir çırpıda dökülüverdi sözlere.

Peki İsa ne kaşılık verdi ona?

İşte burada bir pay daha vardı alması gereken, ona göre değil belki ama İsa’ya göre. 2 kat kutsayacaktı kurtarıcısı onu.

Kızım dedi. Kızım! Kulaklarına inanamamış olmalı.

Kızım mı? Hiç tahmin edemezdi böyle bir şeyi duymayı. Tüm değersizlerştirilmeleri, tüm yalnızlıkları, kadınlığından duyduğu utançları, dışlanmışlıkları, doğduğu günden beri sırf cinsiyeti yüzünden çektiği acılar ve kim bilir daha neler neler gelmiş olmalı o an yüreğinin en derin en yaraları odalarından, ve işte hepsi bir anda bir onay kelimesi, bir şifa ifadesi ile, işte senin kimliğin budur ile gözyaşları eşliğinde aktı gitti belki.

Bir şifa mucizesi bekletisi bile yüreğine fazla gelirken işte duyduğu bu bir tek söz sanki aldı onu bastı kurtarıcının bağrına. İki kat kutsama, hem de inanamayacağı, hayal bile edemeyeceği şekilde.

İşte sevgili okur. Bir kadının yaşamı böylece en bittiği noktada, en tüm çarelerin tükendiği noktada bir mucize ile üstelik iki kat kutsama ile bir dönüm noktasına dönüştü.

Kadınlarımızın bu kadar ezildiği, bu kadar acı çektiği, bu kadar çaresizlik kuyularının en diplerini yakından tanıdığı yerden baktığımız noktada ;Rabbin yüreğinin kadınlara karşı ne kadar merhamet ve sevgi dolu olduğunu görürüz bu muzice öyküsünde.

Zaten bu dünyaya da umut bir kadına aracılığıyla gelmedi mi? Bir kadından doğan umut tüm kadınlara ulaşsın.

Doğuş bayramını kutladığımız bu günlerde Tanrı’nın kadınlara verdiği değeri, önemi keşfetmek için Kutsal Sözler’e bakmak yeterlidir, gözlerimizi Rabbimize çevirmek. Ellerimize yüreğimizi alıp kurtacıya sunmak.

Murdar sayılan kirli sayılan kadının yaşamında gerçekleşen dönüm noktası gibi acaba benim için de bir umut var mı?

Bu Doğuş Bayramı sürecinde İsa’nın bir umut olup karanlıklara doğan ışık olarak doğduğunu ve sizin karanlıklarınız için de, içinizde yüreklerinizin derinliklerinde üzeri örtülü kalın toprağa isyan eden, yeşermek isteyen umuda şans verin. Yıkıldığınız yerden tıpkı bu kanamalı kadın gibi kalkabilirsiniz. Dönüm noktanız ile buluşabilirsiniz.

Çünkü Meryem’den doğan umut sizin yüreklerinize de doğacak.

Doğuş bayramız kutlu olsun o zaman.

Kaynakça: kutsalkitap.org