PAUL KİMDİR? AZİZ PAVLUS HRİSTİYANLIK İÇİN NEDEN ÖNEMLİDİR? 2.BÖLÜM

Paul ve Yahudi Olmayanlar
Aziz Paul, Mesih’in aracılığıyla gelen lütfun ve müjdenin sadece Yahudilere değil tüm dünyaya geldiğini öğretmiştir. Paul’un öğretileri, insanların Yahudilikten Hristiyanlığa geçişine yardımcı oldu. Aziz Paul’dan önce, İsa Mesih’in takipçileri genelde sadece Yahudilikle ilişkiliydi. Paul, Yahudi olmayanların doğrudan Hristiyan olabileceklerini ve önce Yahudi olmaya gerek olmadığını cesaretle söyledi.
Aziz Paul kendini misyonerlik çalışmalarına attı. Önümüzdeki birkaç yıl içinde Şam ve daha sonra Kudüs’e gitti.
İsa’nın öğretilerini yaymaya ve yeni başlayan Hristiyan topluluğuna destek vermeye çalıştığı Akdeniz havzasında çeşitli misyoner yolculuklar yaptı. Aziz Paul, tamamı Anadolu’da, Kıbrıs Adası, Pamphylia, Pisidia ve Lycaonia gibi birçok yeri ziyaret etti. Daha sonra İspanya’ya kadar batıya seyahat etti. Pisidia Antakyası, Ikonium, Lystra ve Derbe’de kiliseler kurdu. Daha sonra Efes’i müjde faaliyetinin merkezi yeri haline getirdi.
Atina ziyareti sırasında en ateşli ve iyi konuşmalarından birini verdi; Aziz Paul sergilenen putperest tanrıların sayısı karşısında dehşete düştü. Kalabalığa konuşurken, putperest ibadetlerini eleştirdi:
Onları Atina’da bekleyen Pavlus, kenti putlarla dolu görünce yüreğinde derin bir acı duydu. Bu nedenle, gerek havrada Yahudiler’le ve Tanrı’ya tapan yabancılarla, gerek her gün çarşı meydanında karşılaştığı kişilerle tartışıp durdu. Epikürcü ve Stoacı bazı filozoflar onunla atışmaya başladılar. Kimi, “Bu lafebesi ne demek istiyor?” derken, kimi de, “Galiba yabancı ilahların haberciliğini yapıyor” diyordu. Çünkü Pavlus, İsa’yla ve dirilişle ilgili Müjde’yi duyuruyordu. Onlar Pavlus’u alıp Ares Tepesi Kurulu’na götürdüler. Ona, “Yaydığın bu yeni öğretinin ne olduğunu öğrenebilir miyiz?” dediler. “Kulağımıza yabancı gelen bazı konulardan söz ediyorsun. Bunların anlamını öğrenmek isteriz.”
Bütün Atinalılar ve kentte bulunan yabancılar, vakitlerini hep yeni düşünceleri anlatarak ve dinleyerek geçirirlerdi.
Pavlus, Ares Tepesi Kurulu’nun önüne çıkıp şunları söyledi: “Ey Atinalılar, sizin her bakımdan çok dindar olduğunuzu görüyorum. Ben çevrede dolaşırken, tapındığınız yerleri incelerken üzerinde, BİLİNMEYEN TANRI’YA diye yazılmış bir sunağa bile rastladım. Sizin bilmeden tapındığınız bu Tanrı’yı ben size tanıtayım.
“Dünyayı ve içindekilerin tümünü yaratan, yerin ve göğün Rabbi olan Tanrı, elle yapılmış tapınaklarda oturmaz. Herkese yaşam, soluk ve her şeyi veren kendisi olduğuna göre, bir şeye gereksinmesi varmış gibi O’na insan eliyle hizmet edilmez. Tanrı, bütün ulusları tek insandan türetti ve onları yeryüzünün dört bucağına yerleştirdi. Ulusların sürelerini ve yerleşecekleri bölgelerin sınırlarını önceden saptadı. Bunu, kendisini arasınlar ve el yordamıyla da olsa bulabilsinler diye yaptı. Aslında Tanrı hiçbirimizden uzak değildir. Nitekim, ‘O’nda yaşıyor ve hareket ediyoruz; O’nda varız.’ Bazı ozanlarınızın belirttiği gibi, ‘Biz de O’nun soyundanız.’
“Tanrı’nın soyundan olduğumuza göre, tanrısal özün, insan düşüncesi ve becerisiyle biçimlendirilmiş altın, gümüş ya da taştan bir nesneye benzediğini düşünmemeliyiz. Tanrı, geçmiş dönemlerin bilgisizliğini görmezlikten geldi; ama şimdi her yerde herkesin tövbe etmesini buyuruyor. Çünkü dünyayı, atadığı Kişi aracılığıyla adaletle yargılayacağı günü saptamıştır. Bu Kişi’yi ölümden diriltmekle bunun güvencesini herkese vermiştir.” (Elçilerin İşleri 17: 16 – 31)
Aziz Paul’un hizmeti genellikle zor ve tehlikeliydi, çoğu zaman hoş olmayan yanıtlarla karşılaştı. Çadır yapımcısı olarak çalışmaya devam ederek kendini maddi olarak destekledi.
Aziz Pavlus’un Öğretileri
Aziz Paul, sünnet ve kefaret yasası gibi eski Yahudi uygulamalarının Hıristiyanlar tarafından gerekli olmadığına karar verirken etkili oldu.
Paul, İsa Mesih’in doğumu, hizmeti, çarmıh ve dirilişiyle ilahi bir varlık olduğunu ve kurtuluşun sadece imanla sağlanabileceğini öğretti:
Herkes günah işledi ve Tanrı’nın yüceliğinden yoksun kaldı; İnsanlar İsa Mesih’te olan kurtuluşla, Tanrı’nın lütfuyla, karşılıksız olarak aklanırlar. (Romalılar 3: 23-24)
Aziz Paul kefaret teolojisinde kilit bir teologdu. Paul, Hristiyanların İsa’nın ölümü ve dirilişi aracılığıyla günahtan kurtulduğunu öğretti.
MS 57’de Kudüs’e vardığında, Yahudi geleneklerini reddetmesi konusundaki tartışmalara karıştı. Onu tutukladılar ve iki yıl boyunca Sezariye’de bir hapishanede kaldı. Roma vatandaşı olarak hak iddia edebildiğinden, sonunda serbest kaldı.
Kalan yıllarını erken kiliseye mektup yazarak ve hizmet ederek geçirdi. Ölümü ile ilgili detaylar belirsiz. Ancak, gelenek onun İmparator tarafından kafasının kesilerek cezalandırıldığını anlatır.
Batı dünyasında, bazı yazıları şiirselliği ve gücü dolayısıyla sadece Hristiyanlık için değil ama dünya tarihi için de ikonik bir statüye sahiptir: İnsanların ve meleklerin diliyle konuşsam, ama sevgim olmasa, ses çıkaran bakırdan ya da çınlayan zilden farkım kalmaz.
Peygamberlikte bulunabilsem, bütün sırları bilsem, her bilgiye sahip olsam, dağları yerinden oynatacak kadar büyük imanım olsa, ama sevgim olmasa, bir hiçim. Varımı yoğumu sadaka olarak dağıtsam, bedenimi yakılmak üzere teslim etsem, ama sevgim olmasa, bunun bana hiçbir yararı olmaz. (1. Korintliler 13: 1 – 3)