YEDİ BÜYÜK GÜNAH NEDİR VE BU GÜNAHLAR BAĞIŞLANABİLİR Mİ?

Yedi Büyük Günah Nedir ve Bu Günahlar Bağışlanabilir Mi?

Yedi Büyük Günah aynı zamanda Yedi Ölümcül Günah olarak da bilinir. Bu kavramının Hristiyan tarihinde derin kökleri vardır ve Batı kültürü ve ahlak felsefesi üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Bu makale, bu günahların tarihsel gelişimini, teolojik temellerini ve toplumsal etkilerini inceleyerek kökenlerini, anlamlarını ve kalıcı ilişkilerini araştırıyor.

Bilinmesi gerekir ki bu liste Kutsal Kitap’ta yer almaz. Listenin içeriğindeki günahlar ve ayartılardan Eski ve Yeni Antlaşma’da görebiliriz ancak bu liste olduğu gibi Kutsal Kitap’ta yer almaz. Bu liste sonraları kilise babaları tarafından Tanrı’yı yücelten yaşamlarımız olabilmesi ve sağlıklı ruhsallığımız için bir rehber olsun diye oluşturulmuştur. Bu sadece İnsanla Rabbimiz ile ilişkimizi değil hayatımızdaki huzur ve diğer insanlarla ilişkilerimizde de rehberlik edebilir.

Biz Hristiyanlar olarak aslında “büyük” günah kavramına inanmayız. Günah Tanrı’nın yasasına karşı çıkmaktır ve herhangi bir nicelikle ölçülemeyecek bir kavramdır. Dolayısıyla Türkçe’ye Yedi Büyük Günah olarak geçmiş olan bu kavram aslında Yedi Ölümcül Günah’tır.

Hristiyan olarak zayıflıklarımız ve günahlarımızın bağışlanması için tek bir kurtuluş müjdesi olduğuna inanıyoruz. Bu müjdenin temelinde İsa Mesih’in çarmıhtaki yüce ve kutsal işleridir. İsa Mesih’in çarmıhı aracılığıyla günahlarımızdan arınabilir ve Tanrı’yla barışabiliriz.

Yedi Büyük Günah

Günahlarımız ne kadar “büyük” olursa olsun İsa Mesih’in çarmıhı tek kurtuluş yoludur.

Yedi Büyük Günah’ın Tarihsel Kökenleri

Yedi Büyük Günah’ın izleri erken Hristiyan Kilisesi’ne, özellikle de Evagrius Ponticus ve John Cassian gibi ilahiyatçıların 4. ve 5. yüzyıllardaki yazılarına kadar uzanabilir. Bu ilk ilahiyatçılar, bireyleri Tanrı’dan uzaklaştırabilecek sekiz kötü düşünce veya ayartmayı tanımladılar. Bu sekiz düşünce şunlardı:

Oburluk
Şehvet
Hırs (Açgözlülük)
Üzüntü (Umutsuzluk)
Kızgınlık
Tembellik
Kendini Beğenmişlik
Gurur

Zamanla bu sekiz ayartı, çeşitli ilahiyatçılar ve akademisyenler tarafından rafine edildi ve yeniden yapılandırıldı ve sonunda Yedi Büyük Günah’ın bildiğimiz listesiyle sonuçlandı.

Erken Hristiyan Kökleri

Yedi Büyük Günah’ın kökenleri, erken Hristiyan manastır geleneklerine kadar uzanabilir. 4. ve 5. yüzyıllarda Evagrius Ponticus ve John Cassian gibi ilahiyatçılar ve manastır liderleri, ruhsal sağlığı tehdit eden çeşitli kötülüklerin tanımlanmasında ve kataloglanmasında etkili oldular.

Aziz Gregory

Yedi Büyük Günah’ın oluşumunda en etkili isimlerden biri, genellikle Aziz Gregory olarak bilinen Papa I. Gregory’ydi. 6. yüzyılın sonlarında, Kutsal Kitap’taki Eyüp Kitabı’nın ahlaki öğretilerini açıkladığı “Eyüp’te Ahlak” başlıklı bir inceleme yazdı. Bu çalışmada Aziz Gregory, Yedi Büyük Günah kavramının pekiştirilmesinde çok önemli bir rol oynadı.

Aziz Gregory, bu günahların listesini yediye indirdi; bu sayı, ilahi yaratılış ve yedinci gündeki dinlenmeyle bağlantısı nedeniyle Hristiyan teolojisinde özel bir öneme sahipti. Bunları şu şekilde sınıflandırdı:

Gurur
İmrenmek
Gazap
Tembellik
Açgözlülük
Şehvet
Oburluk

Bu yedi büyük günah, ahlaki ve manevi mükemmelliğe giden yolda engeller olarak tasvir edilmiştir. Hem bir ilahiyatçı hem de papa olarak Gregory’nin etkisi, bu sınıflandırmanın yaygın olarak benimsenmesini sağladı.

Reformasyon ve Sonrası

16. yüzyılda Martin Luther ve John Calvin gibi isimlerin önderlik ettiği Protestan Reformu, Hristiyan teolojisi üzerinde önemli bir etki yarattı. Reformcular Yedi Büyük Günah kavramını göz ardı etmezken, imanın önceliğine ve yalnızca lütufla kurtuluşa daha fazla vurgu yaptılar.

Reformasyon sonrası dönemde, Katolik geleneğinde Yedi Büyük Günah’a yapılan vurgu devam etti ve Trent Konseyi (1545-1563) bu günahların ahlaki teoloji ve günah çıkarma pratiğindeki önemini güçlendirdi. Katolik kilisesi bu günahları öğretmeye devam etti ve inanlılara itirafın, tövbenin ve bağışlanmanın gerekliliğini hatırlattı.

Martin Luther

Martin Luther’in din adamlarıyla tartışması

Yedi Büyük Günah: Teoloji ve Anlam

1. Gurur (Superbia)

Teolojik Önemi: Gurur genellikle diğer tüm günahların kökü olarak kabul edilir. Kişinin yeteneklerine olan aşırı inancı ve diğerlerinden daha önemli ya da çekici olma arzusu, sonuçta insanı Tanrı’dan uzaklaştırır.

Kutsal Kitap’taki Referanslar: Özdeyişler 16:18 şunu belirtir: “Gururun ardından yıkım,
Kibirli ruhun ardından da düşüş gelir.”

Etkisi: Gurur kibre, kendini beğenmişliğe ve başkalarının duygularını göz ardı etmeye yol açar. Bireylerin kefaret ve bağışlanma aramasını engeller.

2. İmrenme (Invidia)

Teolojik Önemi: İmrenme veya kıskançlık, başkalarının iyi şansına veya başarısına duyulan kızgınlıktır. Hoşnutsuzluğu ve şükran eksikliğini besleyen yıpratıcı bir duygudur.

Kutsal Kitap’taki Referanslar: Onuncu Emir, “Komşunun evine, karısına, erkek ve kadın kölesine, öküzüne, eşeğine, hiçbir şeyine göz dikmeyeceksin.” der ve imrenme konusunu doğrudan işler.

Etkisi: Kıskançlık, öfkeyi besler ve başkalarına zarar veren eylemlere yol açabilir. Bu, gerçek bir ilişkiye ve tatminkar olma önünde bir engeldir.

3. Gazap (Ira)

Teolojik Önemi: Gazap, zarara veya yıkıma yol açan yoğun ve şiddetli öfkedir. Bu, algılanan adaletsizliklere karşı günahkar bir tepkidir.

Kutsal Kitaptaki Referanslar: Efesliler 4:31 bize şunu hatırlatır: “Her kötü niyetle birlikte her türlü kin, öfke, kızgınlık, bağrışma ve iftira sizden uzak olsun.”

Etkisi: Öfke hem kendine hem de başkalarına zarar verir. Kişisel ve toplumsal uyumu bozan yıkıcı bir güçtür.

4. Tembellik (Acedia)

Teolojik Önemi: Tembellik genellikle fiziksel tembellik olarak yanlış anlaşılır, ancak aslında manevi ve ahlaki konulara karşı derin bir ilgisizliktir.

Kutsal Kitaptaki Referanslar: Vaiz 10:18 tembelliğe karşı uyarıyor ve şunu söylüyor: “Tembellikten dam çöker, Miskinlikten çatı akar.”

Etkisi: Tembellik büyümeyi engeller ve bireylerin ruhsal potansiyellerini gerçekleştirmelerini engeller. Kendini geliştirmenin önünde bir engeldir.

5. Açgözlülük (Avaritia)

Teolojik Önemi: Açgözlülük, genellikle başkalarının refahı ve ahlaki ilkeleri pahasına, maddi zenginlik ve mal mülk için aşırı arzudur.

Kutsal Kitaptaki Referanslar: 1. Timoteos 6:10 şöyle uyarıyor: “Çünkü her türlü kötülüğün bir kökü de para sevgisidir. Kimileri zengin olma hevesiyle imandan saptılar, kendi kendilerine çok acı çektirdiler.”

Etkisi: Açgözlülük sömürüye, eşitsizliğe ve ahlaki uzlaşmaya yol açar. Bireyleri ve tüm toplumları yozlaştırabilir.

6. Şehvet (Luxuria)

Teolojik Önemi: Şehvet, aşırı, düzensiz cinsel arzu veya düşünceleri ifade eder. Bireyleri manevi benliklerinden ayırır.

Kutsal Kitap’taki Referanslar: İsa’nın şehvet hakkındaki öğretileri Matta İncili’nde (5:27-28) bulunur. “ ‘Zina etmeyeceksin’ dendiğini duydunuz. Ama ben size diyorum ki, bir kadına şehvetle bakan her adam, yüreğinde o kadınla zina etmiş olur.”

Etkisi: Şehvet, başkalarının nesneleştirilmesine ve bozulmasına yol açabilir. Sağlıklı, sevgi dolu ilişkilerin gelişimini engeller.

7. Oburluk (Gula)

Teolojik Önemi: Oburluk, yiyecek ve içecek konusunda aşırı düşkünlüktür ve çoğu zaman öz kontrol eksikliğine ve fiziksel zevklere odaklanmaya neden olur.

Kutsal Kitaptaki Referanslar: Özdeyişler 23:20-21 şu tavsiyede bulunur: “Aşırı şarap içenlerle, Ete düşkün oburlarla arkadaşlık etme. Çünkü ayyaş ve obur kişi yoksullaşır, Uyuşukluk da insana paçavra giydirir.”

Etkisi: Oburluk, fiziksel ve ruhsal aşırılığa yol açarak bireylerin yüksek amaçlarına ve Tanrı ile olan ilişkilerine odaklanmalarını zorlaştırır.

Yedi Büyük Günah

Pieter Brueghel – Yedi Büyük Günah çalışması

Yedi Büyük Günahın Hristiyan Teolojisindeki Rolü

Yedi Büyük Günah, Hristiyanlığın ilahi yasanın ihlali anlamına gelen günah kavramıyla yakından ilişkilidir. Hristiyan teolojisinde günah, Tanrı’dan bir ayrılık olarak kabul edilir ve Yedi Büyük Günah, bireyleri ilahi lütuftan uzaklaştırabilecek önemli günah kategorilerini temsil eder.

Bu günahlar genellikle sadece bireye zarar vermekle kalmayıp aynı zamanda toplumun ahlaki dokusunu da aşındıran kötü alışkanlıklar olarak tasvir edilir. Manevi mesafe yaratırlar ve kişinin Tanrı ile ilişkisini engellerler. İtiraf ve tövbe, Hıristiyanların bu günahların etkisinin üstesinden gelmenin ve lütuf durumuna geri dönmenin araçlarıdır.

Toplum ve Kültür Üzerindeki Etkisi

Yedi Büyük Günah, Batı kültürü ve ahlakı üzerinde silinmez bir iz bıraktı. Etkileri edebiyatta, sanatta ve popüler kültürde görülebilir; burada ahlaki uyarıcı hikayeler ve ilham kaynağı olarak hizmet ederler. Etkilerine ilişkin bazı dikkate değer örnekler şunlardır:

Edebiyat

Dante’nin “İlahi Komedyası”: Dante Alighieri’nin destansı şiiri “İlahi Komedya”, ruhun Cehennem, Araf ve Cennetteki yolculuğunu araştırıyor. Yedi Büyük Günah, her günahın belirli bir daireye karşılık geldiği Cehennem tasvirinde merkezi bir rol oynar.

Chaucer’ın “Canterbury Masalları”: Geoffrey Chaucer’ın öykü koleksiyonu, çeşitli günahları somutlaştıran karakterleri öne çıkararak toplumun ahlaki başarısızlıklarına hicivli bir bakış sunuyor.

Sanat

Hieronymus Bosch: Hollandalı ressam Hieronymus Bosch, bu kötü alışkanlıkların görsel bir temsili olarak hizmet veren “Yedi Büyük Günah ve Son Dört Şey” gibi Yedi Büyük Günah’ın gerçeküstü ve kabus gibi tasvirleriyle ünlüdür.

Pieter Bruegel: Bruegel’in “Yedi Büyük Günah ve Son Dört Şey” adlı tablosu da benzer şekilde bu günahların sonuçlarını ve nihai yargıyı aktarıyor.

Film ve Televizyon

“Se7en” (1995): David Fincher tarafından yönetilen bu psikolojik gerilim, Yedi Büyük Günah’ı cinayetlerinin teması olarak kullanan bir seri katilin etrafında dönüyor ve bu günahların modern hikaye anlatımında devam eden yankısını vurguluyor.

“Simpsonlar”: Uzun süredir devam eden animasyon dizisi, Yedi Büyük Günah’a sık sık gönderme yapıyor ve taklidini yapıyor; bu da onların çağdaş pop kültürüyle olan ilgisini gösteriyor.

Teoloji ve Felsefe

Ahlak Felsefesi: Yedi Büyük Günah, ahlak felsefesinin ve etik hakkındaki tartışmaların şekillenmesinde, insan doğası üzerine düşünmeye ve erdem arayışına teşvik etmede önemli bir rol oynamıştır.

Öğretiş: Katolik Kilisesi, ilmihalinde Yedi Büyük Günah hakkında öğretmeye devam ediyor ve bu günahları kabul etmenin ve onlar için af dilemenin önemini vurguluyor.

se7ven

se7ven (1995 – New Line Cinema) filminde yedi büyük günah konu edilmişti.

Çağdaş Yorumlar

Yedi Büyük Günah, Hristiyan geleneğinde derin köklere sahip olmayı sürdürürken, aynı zamanda insan davranışı ve etiği hakkındaki laik tartışmalarda da kendine yer buldu. Modern ve çeşitliliğe sahip bir toplumda bu günahların yorumları farklılık gösterebilir:

Psikolojik Bakış Açısı: Bazıları Yedi Büyük Günah’ı, egonun bir tezahürü olarak gurur veya karşılanmayan duygusal ihtiyaçların bir sonucu olarak ortaya çıkan açgözlülük gibi, altta yatan psikolojik ve duygusal mücadelelerin sembolü olarak görür.

Sosyal ve Ekonomik Perspektifler: Açgözlülük ve kıskançlık genellikle ekonomik eşitsizlik ve sosyal adalet sorunlarıyla ilişkilendirilir. Bu günahlar ekonomi politikaları, kaynak dağılımı ve sınıf eşitsizlikleri bağlamında incelenmektedir.

Kişisel Gelişim ve Kişisel Gelişim: Yedi Büyük Günah bazen kişisel gelişim için bir çerçeve olarak kullanılır ve bireyleri kendi davranışları üzerinde düşünmeye ve olumlu değişiklikler yapmaya teşvik eder.

Sanatsal İfade: Sanatçılar, yazarlar ve film yapımcıları, insan doğası ve toplumsal meselelerin metaforları olarak Yedi Büyük Günah’tan ilham almaya devam ediyor.

Sonuç Olarak

Kökleri Hristiyan teolojisine dayanan Yedi Büyük Günah, yüzyıllar boyunca gelişip genişleyerek Batı kültüründe yaygın ve kalıcı bir kavram haline geldi. Bu günahlar sadece ahlaki ihlallerden daha fazlasıdır; bunlar insan davranışının, arzularının ve başarısızlıklarının derinliklerini keşfetmek için güçlü bir çerçeve görevi gören insanlık durumunun bir yansımasıdır.

Edebiyat, sanat, popüler kültür ve etik söylem üzerindeki etkileri abartılamaz. Toplum gelişmeye devam ettikçe bu günahlara ilişkin yorumlarımız da gelişiyor ve insan doğası, ahlak ve maneviyat arasındaki karmaşık etkileşime dair yeni içgörüler sağlıyor. Yedi Büyük Günah, kişinin inançları ne olursa olsun, erdem arayışının ve kendini sorgulamanın evrensel ve zamansız bir çaba olduğunu hatırlatır.